7 Mart 2013 Perşembe

2000’lerin en iyi 15 bilimkurgu filmi



2000’lerin en iyi 15 bilimkurgu filmi


1999’da “Matrix”in çekilmesi ile birlikte 2000-2010 arasındaki onluk dilimde onun üzerine çıkma başarısını gösterdiği söylenebilecek pek film çıkmadı. Ancak bu dönemde 90’lara göre çeşitlilik, özen ve teknolojik gelişme öne çıktı. Özellikle yeşil ekran ve IMAX teknolojileri bu alana yaradı.  İşte bu süreçten çıkan en iyi 15 bilimkurgu filmi. 

Bilimkurgunun altın dönemi olarak 70’ler anılır genelde. 80’lerde ise kült bilimkurgular mevcuttur. 90’ların “Matrix”e kadar fazla bir örnek vermemesi de kabul edilmesi gereken bir gerçektir. 2000’lere bakıldığında ise ucu Avrupa’ya ve Uzakdoğu’ya da taşan önemli tür örnekleri verildi. Bunlar siber-punk bilimkurgu, uzay operası, uzaylı istilası filmi, distopik bilimkurgu, kıyamet sonrası bilimkurgu, klonlama filmi, uzay boşluğu filmi gibi alanlarda yani türün her formülünde seyretti.

Ancak bu dönemde esas önemli olan ‘yeşil ekran’ teknolojisi, “Matrix” sonrası cesaret ve bellek, paralel evren gibi kavramların zirveye çıkmasıydı. Paralel evren meselesini yenileyen “Kaynak” da bu sebeple en tartışmasız başyapıtı oldu dönemin. Daha çok da tür kırması eserler dikkat çekti. “Son Umut” (“Children of Men”, 2007), “Ben Efsaneyim” (“I Am Legend”, 2007), “Yasak Bölge 9” (“District 9”, 2009), “Şifre” (“Cypher”, 2003), “Hesaplaşma” (“Paycheck”), “İşaretler” (“Signs”, 2002) gibi beğenilen veya çok beğenilmeyen tür örnekleri de listeye dahil olamadı.

İşte bu on senelik dilimin en iyi 15 bilimkurgu filmi şöyle:




1-Kaynak (The Fountain) (2006)

Paralel evren meselesiyle ilgili özgün bir bilimkurgu. İçinde aşk da bulunduran bu eser, dünyanın üç döneminde geçiyor. Amacı ise Adem ile Havva meselesini daha farklı bir konsepte oturtmak, bu sorunsalın ‘kaynak’ını öğrenmek. “Bir Rüya için Ağıt” (“Requiem for a Dream”, 2000) ile dikkat çeken yönetmen Darren Aronofsky, bilimkurguda daha önce görülmemiş bir şeye imza atarak çığır açıyor. Paralel evren kavramıyla ilgili “2001: Bir Uzay Yolu Macerası”ndan (“2001: A Space Odyseey”, 1968) beri yapılmış en özlü eser. Başrollerde Rachel Weisz ve Hugh Jackman var. Bir de aşk öyküsü tabii...




2-Allegro (2005)

Andrei Tarkovsky’nin ‘bellek dünyası’ odaklı akan “Stalker” (1979) ve “Solaris” (1972) adlı Rus bilimkurgu klasiklerini akla getiren bir eser. Piyanist baş karakterimiz, masallarda olduğu gibi geçmişini bir kutunun içine tıkar ve o kutu garip bir şekilde patlayarak Kopenhag’ı yaşanmaz hale getirir. Bir anda şehrin, ‘Bölge’ adlı etrafı çevrilmiş bir yer dışında haritada gözüken bütün bölümleri karantinaya alınır. Bu duygusal patlama, asıl olarak baş karakterimizin bellek dünyasını yansıtan bir ‘kıyamet sonrası bilimkurgu’ filmine götürüyor bizleri.. Yönetmenlik koltuğunda son yılların yükselen ismi, Danimarkalı Christoffer Boe var.




3- 2046 (2004)

Alanda aşk filmini ileri bir tarihte canlandırmaktan başka bir özelliği yok diye düşünülebilir. Ancak Wong Kar-Wai adlı bu biçimci Hong Kong’lu yönetmenin işi, gelecekte balık gözü ve kırmızı doku kontrolünde de bir gariplik yaratıyor. Ancak esasen Maggie Cheung ile Tony Leung’un 2000’de “Aşk Zamanı”nda (“Fa Yeung Nin Wa”) başlayan ilişkisinin devam ettiği yer olarak görülebilir. Siber-punk bir bilimkurgu örneği..



4-Kutu (The Box) (2009)

“Donnie Darko”nun (2001) yönetmeni Richard Kelly imzalı bir 70’ler bilimkurgusu örneği adeta. En azından oluşturmak istediği görüntü öyle. Burada Richard Matheson’ın çarpıcı ve özgün kısa hikayesinden uyarlanan bir tür örneği var. O da yüzü hasarlı bir adamın, mutlu yaşam süren bir ailenin anne bireyine ‘bu kutunun düğmesine tıklarsan dünyanın bir yerinde biri ölür ama sen bir milyon dolar kazanırsın’ demesiyle yaşananlar anlatılıyor. Akla 70’lerin özgün bilimkurgularını getirse de esasen “Ceset Yiyicilerin İstilası” (“Invasion of Body Snatchers”, 1956) adlı bilimkurgu/korku kırması yapıtı andırıyor..



5-Kadın Tuzağı (Immortel ad vitam) (2004)

Enki Bilal adlı Fransız çizgi roman çizerinin sinema uyarlaması “Kadın Tuzağı” bir siber-punk bilimkurgu aslında. Derin felsefesi ve animasyon ile kurmaca arasında seyreden dijital dünyasıyla dikkat çekici bir eser. Mısır ve yunan mitolojisinden aldıkları da cabası... Elbette yeşil ekran teknolojisi ile live-action ve animasyonu iç içe geçiren üçlü teknolojisiyle de çığır açıyor..



6-Casshern (2004)

Sinemada ‘yeşil ekran’ teknolojisini ilk kullanan film. 1970’lerin ünlü anime serisinden uyarlanan eser, Japonların çizgi filmi animenin estetiğini sinemaya taşırken detaylı ve üç boyutlu evreniyle dikkat çekiyor. Aksiyonuyla ve felsefisiyle ise Amerikan filmlerini aratmıyor. Bu teknolojiyi ilk keşfedenin (ki sonradan “Günah Şehri” ve “300” kullandı) Japonya’dan çıkması ve “Hızlı Yarışçı Speed Racer” (“Speed Racer”, 2008), “Son Hava Bükücü” (“The Last Airbender”, 2010) gibi anime estetiği temsilcilerinin de miladının kendisi olması önemini arttırıyor. İddia ediyoruz böyle bir süper kahraman da görmediniz! İsmi Casshern..,



7-Sky Captain ve Yarının Dünyası (Sky Captain and The World of Tomorrow) (2004)

Yeşil ekran teknolojisini garip, postmodern ve özgün bir dünya için kullanan başrollerinde Jude Law, Gwyneth Paltrow, Giovanni Ribisi, Angelina Jolie gibi isimlerin rol aldığı özel bir eser. Esin kaynağı ise daha çok sessiz sinemada ve 30’lardaki alt türler. Hepsinden de belirgin alıntılar kullanıyor. “Oz Büyücüsü” (“The Wizard of Oz”, 1938), “King Kong” (1933), “Maymunlar Cehennemi” (“Planet of The Apes”, 1968), “Yüzüklerin Efendisi” (“Lord of The Rings”, 2001-2002-2003) gibi filmlerden belirgin alıntılar da bulunduruyor içinde. Aynı zamanda tamamının yeşil ekran önüne oyuncuların yerleştirilmesi ve arka planın sonradan bilgisayarda eklenmesiyle çekilmesi, bu tekniği ABD’de ilk kullanan film olmasını sağlıyor Kerry Conran imzalı eserin...



8-Bir Otostopçunun Galaksi Rehberi (Hitchiker’s Guide to Galaxy) (2005)

2005 yılında çekilip ABD ve İngiltere gişelerinde bekleneni vermesine ve eleştirel anlamda beğenilmesine karşın nedense devamı gelmedi. Öyle ki Douglas Adams’in romanının ikinci bir cildi vardı. Garth Jennings imzalı eser, kazara uzaya giden bir İngiliz’in orada yaşadıklarını anlatan bir ‘uzay operası’ örneği. İngiltere’nin ‘Star Wars’a mizahi cevabı olarak adlandırılabilir. Ancak dünyası çok özgün ve asla parodi yapmaya uğraşmıyor..



9-Kehanet (Knowing) (2009)

Parapsikolojik bir felaket filmi ya da uzaylı istilası filmi olarak anılabilecek, ama her şartta özgün bir eser. “Gizemli Şehir” (“Dark City”, 1998) ile bilimkurguda çığır açan Alex Proyas, 2000’lerde de bu yetisini yerine getiriyor. Felaket filmi konseptinde yol alsa da ‘sonrayı tahmin etme’, ‘reenkarnasyon’, ‘bundan sonraki dünya’ gibi kavramlarla ilgili şaşırtıcı tespitler var. Bir dakika bile gizeminden taviz vermemesi de cabası... Nicolas Cage başrolde..



10-Anten (La Antena/Aerial) (2007)

En kısa tanımıyla “Metropolis” (1927) etkisinde sürrealist bir siber-punk bilimkurgu yorumu yapılabilir. Esteban Sapir adlı Arjantinli yönetmenin ürettiği bu sessiz film, dönemine saygı duruşunda bulunuyor. Bu açılardan da son derece özenli bir ‘sessiz sinema portresi’ çıkarıyor. Deli bilim adamlarından deneklere, körlükten suratsızlığa uzanan çarpıcı, siyah-beyaz bir yolculuk... Keşfedilmesi gerek!




11-Avatar (2009)

Sinemada çekilen ilk tamamı üç boyutlu IMAX film. James Cameron’ın yoğun detaylı dünyasıyla dikkat çektiği ve Avatar konseptinin izini sürdüğü bir uzay operası örneği. 2000’lerin Star Wars’u olarak anmak da mümkün. 2.5 saatlik süresi boyunca bir dakika bile dinlenmemize olanak tanımayan ve bilimkurguların yeni ötekisini, Na’vileri sanata armağan eden bir eser..



12-Kıyamet Öyküleri (Southland Tales) (2006)

Bir kıyamet sonrası bilimkurgu distopyası denebilir. Amacı daha çok Bush yönetiminin bir alegorisini sunmak. Bunu yaparken de doğaçlama, yapaylık ve daha nice bozucu hareketten besleniyor. Bu sebeple de kimi izleyicilere ters gelse de Richard Kelly’nin zihnini ortaya koyan bir eser. Başrollerde Sarah Michelle Gellar, The Rock ve Justin Timberlake var..



13-Derin Karanlık (Pitch Black) (2000)

Aksiyon ile bilimkurguyu iç içe geçiren Vin Diesel filmlerinin ilki. Ancak daha çok buna ‘uzaylı yaratık istilası filmi’ gözüyle bakılabilir. Wheat Kardeşler’in senaristliğinde, David Twohy’nin yönetmenliğinde yaratılan bu gözlüklerle akan dünya, 2004’de Diesel’in karakterinin uzaydaki yaşamını sürdüren serinin ikinci halkası “Riddick Günlükleri”yle (“Chronicles of Riddick”) ve ara bölüm anime “Dark Fury”le yoluna devam etmişti. 2011 ise bir üçüncü film de yolda. Tabii esasen Diesel’in karakterinin gözünden bir uzay operası örneği bu. Hem de eski üsul ve B filmi tonu taşıyor!..



14-Kod 46 (Code 46) (2003)

Klonlama meselesiyle ilgili ilginç, zaman zaman romantik bir bilimkurgu. Son derece anlamlı ve felsefik yerlere gitmesi de özgünlüğünü arttırıyor. Çevreci mesajları da cabası... Yönetmen İngiliz Michael Winterbottom. Oyuncular ise Tim Robbins ve Samantha Morton...



15-Ay (Moon) (2009)

70’lerin bilimkurgularına selam çakan “2001: Bir Uzay Yolu Macerası”ndan “Solaris”e uzanan bir etki skalasına sahip uzay boşluğu bilimkurgusu (outer space science fiction). Elbette onu farklı yönlere sokan öğelerle sarılıyor. Belli ki ilk filmini çeken Duncan Jones’un ismini ileride çok duyacağız. Öyle ki burada Tarkovsky’vari atmosferiyle dikkatimizi cezbediyor.

keremakca@haberturk.com

Kaynak:Habertürk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder